Pay ve takip hakkı, eserin ilk satışından sonra yapılan satışlarda, eserde oluşan fazla değerden eser sahibini yararlandırmaya yönelik bir haktır. Bir güzel sanat eserinin eser sahibi tarafından satıldıktan sonra değer kazanması ve önceki satış fiyatına göre çok daha yüksek meblağlar üzerinden tekrar satılması halinde eser sahibine veya eser sahibi ölmüşse mirasçılarına sonradan meydana gelen değer artışından bir pay verilmesini ifade eder.
Takip hakkı, FSEK. m. 45’te, “Güzel Sanat Eserlerinin Satış Bedellerinden Pay Verilmesi” kenar başlığı altında düzenlenmiştir. Buna göre, pay ve takip hakkı talep edilebilecek eserler, mimarî eserler hariç olmak üzere, FSEK’in 4 üncü maddesinde sayılan güzel sanat eserlerinin asılları ile eser sahibinin kendisinin sınırlı sayıda meydana getirdiği veya eser sahibinin kontrolünde ve izniyle meydana getirilmiş ve eser sahibi tarafından imzalanmış veya başka bir şekilde işaretlenmiş olmaları nedeniyle özgün eser olduğu kabul edilen kopyaları ile 2 nci maddenin (1) numaralı bendinde ve 3 üncü maddede sayılıp da yazarlarla bestecilerin el yazısıyla yazılmış eserlerinin asıllarıdır.
Söz konusu eserlerin son satış bedeli ile önceki satış bedeli arasında açık bir nispetsizlik bulunması halinde eser sahibi ya da mirasçıları, satışın yapıldığı müessesenin sahibi ile satıcıdan iki satış arasındaki değerin % 8’i ile %10’u arasında bir miktarı pay hakkı olarak talep edebileceklerdir.
Pay ve takip hakkı, FSEK’in yürürlüğe girdiği 1951’den beri Kanun’da yer almasına ve birçok ülkeden daha önceki bir tarihte Türk Hukukuna girmesine rağmen; bu hüküm yürürlüğe girdiği tarihten bu yana uygulanmamıştır. Çünkü 2006 yılına kadar bu hakkın kullanılmasına ilişkin pay hakkı oranlarını belirleyen Bakanlar Kurulu Kararı çıkmadığından, elli beş yıl boyunca eser sahipleri bu haklarını kullanma olanağını bulamamışlardır. Öte yandan, kararname çıktıktan sonra da çoğu sanatçı ve ailesi haberdar olmadığı için söz konusu hakkın kullanımı ile ilgili herhangi bir Yargıtay içtihadı bulunmamaktadır.
FSEK. m.45/I gereğince, pay ve takip hakkı “…eser sahibine, o ölmüşse miras hükümlerine göre ikinci dereceye kadar (ve bu derece dahil) yasal mirasçılarına ve eşine, bunlar da yoksa ilgili alan meslek birliği…’ne tanınmıştır.
Söz konusu maddede satış olarak belirtilen hukuki işlemin tüm sağlararası temlik işlemleri olarak yorumlanması gerektiğinin Fikri Mülkiyet ve Sanat Hukuku’nun temel ilkelerine uygun düşeceğini düşünmekteyiz. Fikri haklara ilişkin yorum yapılırken Fikri Mülkiyet Hukukunun birinci derecede amacının eser sahibini korumak olduğu daima hatırlanmalıdır.
Eser sahibinin pay ve takip hakkını kullanabilmesi için eserin koruma sürelerinin geçmemiş olması gerekmektedir. Eser sahibinin haklarının korunmasına ilişkin süreler FSEK m. 26 ve 4110 sayılı kanunla değişik FSEK. m. 27’de hükme bağlanmıştır. FSEK.’te eser sahipliğinden doğan hakların korunması belli sürelerle sınırlandırılmış, bu husus FSEK 26/I’de “Eser sahibine tanınan mali haklar zamanla mukayyettir. 46. ve 47. Maddelerdeki haller dışında koruma süresinin bitiminden sonra herkes, eser sahibine tanınan haklardan faydalanabilir,” şeklinde düzenlenmiştir. FSEK. m. 27/l’e göre ise koruma süresi, eser sahibinin yaşadığı müddetçe ve ölümünden itibaren 70 yıl devam edecektir.
FSEK m. 45/III gereğince pay ve takip hakkından doğan alacaktan, satışın yapıldığı müessese sahibi ile satıcı müteselsilen sorumludurlar. Kararname m.3’te satışın gerçekleştirildiği işletme sahibi veya satıcıya eser sahibine, onun ölmesi halinde ise diğer hak sahiplerine satıştan itibaren iki ay içinde satışla ilgili bilgi verme yükümlülüğü getirilerek FSEK m. 45/III’te pay ve takip hakkına sahip olan hak sahibine satış bildirme yükümlülüğü getirilmiştir. Eser sahibi veya diğer hak sahibinin bulunamaması halinde bu kişiler iki ay içinde ilgili alan meslek birliğine satışı bildirmekle yükümlü tutulmuşlardır.
Eseri satın alan kimse ise hiçbir zaman sorumlu olmayacağı gibi kendisini satışta temsil eden şahıs bakımından da sorumluluk söz konusu olmayacak; hatta satıcı kendisine düşen borcu ödemese dahi satın alan ve temsilci sorumlu tutulamayacaklardır.
Koleksiyoncular kadar, eseri değer kazanan ve tüm sanat sektörünün yapıtaşı olan sanatçının da bizzat kendisinin veya mirasçılarının eserin el değişmesinden sonraki olağanüstü değer artışlarından uygun bir pay talep etmemeleri adalet ve hakkaniyet duyguları ile bağdaşmaz. Değer artışından, eser sahibinin de belli oranda pay alması düşünülmektedir.
Yükselmekte olan Türk sanatının daha da gelişmesi için Kanun’un öngördüğü tüm hak ve yetkilerin kullanılarak, eser sahibine yönelik maddi ve manevi tatmin ve hakkaniyet sağlanabilmesi için yukarıda açıkladığımız hukuki yolun işletilmesi mümkündür.
Sonuç olarak; bugün itibarıyla özellikle yüksek fiyatlarla sonraki satışları yapılan resim ve heykel başta olmak üzere diğer sanat eserlerinden eser sahipleri ve mirasçılarının pay ve takip hakkını alabilecekleri bir ortam oluşmuştur.