Satım (satış) sözleşmesi Borçlar Kanunu’nun 207. Maddesi ile “… satıcının, satılanın zilyetlik ve mülkiyetini alıcıya devretme, alıcının ise buna karşılık bir bedel ödeme borcunu üstlendiği sözleşmedir.” Şeklinde tanımlanmaktadır.
Bu tanımdan da anlaşılacağı üzere satım (satış) sözleşmesi her iki tarafa borç yükleyen sözleşmelerdendir.
Satış sözleşmesinin konusunu para karşılığında devri mümkün ve iktisadi değeri olan bütün eşyalar, haklar, tabii kuvvetler ya da diğer hukuki varlıklar oluşturabilir. Diğer bir deyişle iktisadi değere sahip ve mübadele konusu yapılabilecek her türlü şey satış sözleşmesinin kapsamına dahil edilebilecektir.
Bir sözleşmenin esaslı unsurları, sözleşmenin mevcut olabilmesi için mutlak surette bulunması gerek olan unsurlardır. Satış sözleşmesi bakımından bu unsurlar; “satılan şey”, “bedel” ve “tarafların satılan şey ile bedelin mübadelesi hususundaki anlaşmaları”dır. Satış sözleşmesi sırasında bedel taraflar serbestçe tayin edebilecektir; ancak bedelin sözleşmenin yapıldığı anda miktar bakımından belli bir rakam olarak gösterilmesi şart olmayıp tayin edilebilir olması lazım ve yeterlidir.
Satılan şeyin mülkiyeti, tarafların bu hususta anlaşmış olmalarıyla, yani satış sözleşmesinin yapılmış olmasıyla hemen alıcıya geçmeyecek yalnızca satıcı için satış konusu malın mülkiyetini devir borcu doğacaktır, bu durum yukarıda yer vermiş olduğumuz Borçlar Kanunu’nun 207. Maddesi ile belirlenen tanımdan da anlaşılacağı üzere satış sözleşmesi her iki tarafa borç yükleyen borçlandırıcı bir sözleşme niteliğinde olmasının bir sonucudur. Satış sözleşmesinin akdedilmesi ile birlikte satıcı, satılanın zilyetlik ve mülkiyetini alıcıya devretme borcu altına girecek olup bu yükümlülük satıcının sözleşmedeki asli yükümlülüğüdür. Bunun yanı sıra satıcının zapttan sorumluluğu da söz konusudur. Başka bir ifadeyle alıcıya, üçüncü kişinin hak iddiasından etkilenmeyecek bir hukuki koruma sağlama yükümlülüğü vardır.
Satıcının yan borçlarına ise durumun ve sözleşmenin koşullarına göre satılanı saklama ve koruma borcu, satılanı gönderme borcu, teslim masraflarını ve gerektiğinde taşıma masraflarını ödeme borcu örnek verilebilir.
Alıcının asli borcu ise satış bedelini ödemedir. Bunun dışındaki diğer borçlar ise durumun koşulları gerektirdiği hallerde satılanı teslim alma, faiz ödeme borcu, mesafeli satışta satılanı saklama borcu, teslimden önce yapılan zorunlu ve faydalı masrafları ödeme borcu, satılanın ifa yerinden başka yere taşınması gerektiğinde taşıma masrafları olarak sıralanabilir.
Yine her iki tarafın sözleşmesel ilişki süresince birbirlerine karşı culpa in contrehendo sorumluluğuna uygun şekilde davranma yükümlülükleri bulunmaktadır.
A- SATIŞ SÖZLEŞMELERİNDE TAŞINIR VE TAŞINMAZ EŞYA AYRIMI
Taşınır ve taşınmaz eşyaların satışı arasında hukuk sistemimizde birtakım farklılıklar mevcuttur. Özüne zarar vermeksizin bir yerden başka bir yere taşınabilen eşyalar taşınır eşya olarak değerlendirilmekte iken taşınmaz eşya ise özüne zarar vermeksizin bir yerden başka bir yere taşınması mümkün olmayan eşyadır.
Medeni Kanun’a göre taşınmaz mülkiyetinin konusunu arazi, tapu kütüğünde ayrı sayfaya kaydedilen bağımsız ve sürekli haklar, kat mülkiyeti kütüğüne kayıtlı bağımsız bölümler oluşturur. Taşınmaz satışına ilişkin esaslar TBK 237. ve devamı maddelerinde düzenlenmiş olup “taşınmaz” kapsamına giren malların satışı resmi şekle tabidir. Şekle uyulmadan düzenlenen taşınmaz satış sözleşmelerinin geçersizliği gündeme gelecektir.
Taşınırlar bakımından ise kanun koyucu “taşınır eşya” kavramının sınırlarını TMK.762’de yer alan;
“Taşınır mülkiyetinin konusu, nitelikleri itibarıyla taşınabilen maddî şeyler ile edinmeye elverişli olan ve taşınmaz mülkiyetinin kapsamına girmeyen doğal güçlerdir.”
şeklindeki hüküm ile çizmiştir.
Yine bu doğrultuda “taşınır eşya satışı” ise TBK.209 hükmü ile düzenlenmiş olup, kanun koyucu taşınır satışını ;
“Taşınır satışı, Türk Medenî Kanunu uyarınca taşınmaz sayılanlar dışında kalan ve diğer kanunlarda taşınır olarak belirtilen şeylerin satışıdır. Ürünler, bir yapının yıkıntıları ve taş ocağından çıkarılacak taşlar gibi, taşınmazdan ayrıldıktan sonra mülkiyeti devredilecek bütünleyici parçaların satılması da taşınır satışıdır.”şeklindeki hüküm ile tanımlamaktadır.
Taşınır satışlarında mülkiyetin alıcıya geçebilmesi için “zilyetliğin devri” işleminin yapılması gerekecektir (TMK.m.763). Bu işlem yapılmadığı sürece, alıcı bedeli ödemiş olsa bile satılan şeyin “mülkiyeti”ni kazanamayacak yukarıda değinmiş olduğumuz gibi; yalnızca alıcı satıcıdan bu şeyin zilyetlik ve mülkiyetinin kendisine devredilmesini isteme (talep) hususunda bir “şahsi hak” elde etmiş olacaktır. Yine taşınmaz satışlarından farklı olarak taşınır satışları kural olarak herhangi bir şekil şartına bağlı değildir.
B- TBK’DA DÜZENLENEN BAZI SATIŞ TÜRLERİ
6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu ile bazı satış türleri düzenlenmiş olup bu makalemizde kısaca bu satış türlerine de yer verilecektir.
- Örnek Üzerine Satış
Örnek üzerine satış Türk Borçlar Kanunu’nun 247. maddesinde düzenleme bulmaktadır. Bu sözleşme türünde taraflar satılanın alıcıya teslim edilmiş olan belirli bir örneğe uygun olması hususunda anlaşmaktadır. Bu tür bir satış sözleşmesinin konusu kural olarak sayma, tartma veya ölçme ile belirli hale gelen misli mallardır. Bu sözleşme tipinde kendisine örnek verilen taraf, elindeki örneğin kendisine verilmiş örnek olduğunu ispat yükü altında olmayıp, örneğin biçimi değişmiş olsa bile, bu değişiklik gözden geçirmenin zorunlu bir sonucu ise, alıcının iddiası doğru sayılır. Ancak, karşı tarafın her hâlde bunun aksini ispat hakkı vardır. Örnek, alıcının elindeyken bozulmuş veya yok olmuşsa, kusuru olmasa bile, satılanın örneğe uygun olmadığını ispat yükü alıcıya düşer.
- Beğenme Koşuluyla Satış
Bu sözleşme türü Türk Borçlar Kanunu’nun 249. Maddesinde düzenleme bulmaktadır. Beğenme koşuluyla satış sözleşmesinde satış işlemi alıcının satılanı gözden geçirmesi, denemesi ve beğenmesi koşuluna bağlıdır. Deneme ve gözden geçirmeden sonra alıcının malı kabul etme yahut reddetme hususunda serbestisi bulunmaktadır. Dolayısıyla bu sözleşme tipinde taşınır satışlarına ilişkin genel kuraldan ayrılınmış ve zilyetliği alıcı da bulunsa da mal alıcı tarafından kabul edilmedikçe mülkiyetin satıcıda kalacağı öngörülmüştür.
- Kısmi Ödemeli Satış
TBK.253 hükmü “Taksitle satış, satıcının, satılan taşınırı alıcıya satış bedelinin ödenmesinden önce teslim etmeyi, alıcının da satış bedelini kısım kısım ödemeyi üstlendikleri satıştır.” şeklindeki tanımı ile “kısmi ödemeli satış sözleşmesi”ni tanımlamaktadır. Yine aynı hükmün devamında taksitle satış sözleşmesi, adi yazılı şekil şartına bağlanmıştır. Taksitle satış sözleşmesinde; sözleşme, satıcı bakımından sözleşmenin kurulduğu andan itibaren hüküm doğururken alıcı bakımından ise taraflarca imzalanmış sözleşmenin bir nüshasının eline geçmesinden yedi gün sonra hüküm ve sonuç doğuracaktır. Alıcı, bu süre içinde irade açıklamasını geri aldığını satıcıya yazılı olarak bildirebilir. Bu haktan önceden feragat edilemez. Geri alma bildiriminin sürenin son gününde postaya verilmiş olması, sonuç doğurması için yeterlidir. Satıcı geri alma süresi içinde malı alıcıya devretmişse alıcı, malı ancak olağan bir gözden geçirmenin gerektirdiği ölçüde kullanabilecek; aksi takdirde sözleşme hüküm ve sonuçlarını doğurmuş olacaktır. Alıcının geri alma hakkını kullanması hâlinde, kendisinden cayma parası istenemeyecektir.
Alıcı, peşin satış bedelinin en az onda birini en geç teslim anında peşin olarak, satış bedelinin geri kalan kısmını da sözleşmenin kurulmasını izleyen üç yıl içinde ödemekle yükümlüdür.
- Ön Ödemeli Taksitle Satış
TBK.264. madde ile düzenlenmektedir. Ön ödemeli taksitli satış, taksitli satış ile mülkiyeti saklı tutma şartıyla satış türlerinin birleşimi niteliğinde olan bir sözleşme türüdür. Alıcının kısmi ödemeleri sona erene kadar satılan satıcıda kalmaya devam edecektir. Ön ödemeli taksitle satış sözleşmesi de yine adi yazılı şekilde ve koşulları kanunda düzenlenmiş özel bir sözleşme ile yapılacaktır.
- Açık Artırma Yoluyla Satış
Açık artırma yoluyla satış işlemin cebri yahut iradi olmasına göre ikiye ayrılır. Cebri artırma 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu ve 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun kapsamında yapılan bir satış türü iken isteğe bağlı artırma yoluyla satış ise ihtiyari olarak yapılan bir satış türüdür.
Bu hususa ilişkin olarak TBK. 274 vd. maddelerinde düzenlemeler yer almaktadır. Buna göre; yeri, zamanı ve koşulları önceden belirlenerek, hazır olanlar arasından en yüksek bedeli öneren ile yapılan satış artırma yoluyla satış olarak tanımlanmıştır. Satıcı artırma koşullarında aksi yönde bir irade açıklamasında bulunmadığı müddetçe herkesin katılabileceği isteğe bağlı açık artırmalarda satış sözleşmesi, artırmayı yönetenin en yüksek bedeli öneren kişiye ihale etmesiyle kurulmuş olacaktır.
Bu sözleşme türünde sözleşmenin koşullarında aksi kararlaştırılmadıkça, ihale bedelinin peşin ödenmesi gerekmekte olup ihale bedeli peşin olarak veya artırma koşulları uyarınca ödenmezse satıcının satıştan hemen dönme imkanı mevcuttur.
Artırma yoluyla satışın cebri yahut iradi olmasına göre değişen bir başka husus da mülkiyetin devir zamanı noktasındadır. Şöyle ki; cebri ihalelerde mülkiyet, ihale anında ihale alıcısına geçecektir. Daha sonra yapılan tescil işlemi, kurucu değil; açıklayıcı nitelik taşımaktadır. Ancak ihtiyari ihalelerde mülkiyet, malın taşınır bir mal olması halinde ihale anında alıcıya geçerken, malın taşınmaz olması halinde ise , ancak tapu siciline tescille geçecektir. Bu anlamda ihtiyari ihalelerde taşınmaz satışı sırasında yapılan tescilin kurucu nitelikte olduğunu belirtmek gerekecektir.