1. GİRİŞ
İcra ve iflas işlemleri ile ilgili tebligat usulü İİK m. 21de ve İİK m. 57de düzenlenmiştir. Her iki maddede de tebligat işlemlerinin uygulanması bakımından, 7021 sayılı Tebligat Kanunu ve bu kanuna dayanılarak çıkarılan Tebligat Tüzüğü hükümlerinin uygulanacağı düzenlenerek bu düzenlemelere atıfta bulunulmuştur.
İcra iflas hukukunda pek çok işlemin hukuki sonuç doğurabilmesi için ilgililerine tebligat yapılması zorunlu olduğundan tebligat büyük önem taşımaktadır. Tebligat Kanunu madde 10 gereğince kural tebligatın, muhatabın kendisine yapılması ise de; istisnaen tebligat muhatap dışında farklı kişilere de yapılabilmektedir. Bu ayki bültenimizde, önemi sebebi ile bu ana kural beraberinde istisnaları ve tebligatın usulsüz yapılmış olmasının sonuçları üzerinde duracağız.
Tebligat Kanunu madde 10 gereğince kural tebligatın, muhatabın kendisine yapılmasıdır. Ancak tebligatın daha kolay yapılması ve böylece yargılamanın hızlandırılması amacı ile Tebligat Kanununun 16ıncı maddesinde, kendisine tebligat yapılacak şahsın adresinde bulunmaması durumunda tebliğin kendisiyle aynı konutta oturan kişilere veya hizmetçilerden birine yapılabileceği düzenlenmiştir . Muhatap adına aynı adreste oturan kişiye tebligat yapılırken, kişinin muhatap ile aynı çatı altında oturduğu tebliğ mazbatasında belirtilmedikçe tebligat usulsüz sayılacaktır . Bu kişilere usulüne uygun yapılan tebligatlar asile yapılmış sayılacağından tebliğ tarihi aynı konutta yaşayan kişiye yapılan tebliğ günü sayılır. Bununla beraber tebligat yapılan kişinin muhatap ile birlikte oturmadığı hususunun icra mahkemesinde her türlü delille ispat edilebileceği ve bu hususun kanıtlanması halinde tebligatın usulsüz sayılacağı da Yargıtay Kararları ile sabittir .
Belli bir yerde devamlı olarak meslek veya sanatı icra edenler, o yerde bulunmadıkları takdirde, tebligat aynı yerde daimi memur ya da müstahdemlerden birine yapılabilmektedir . Aynı doğrultuda meslek veya sanatı evinde icra edenler de o yerde bulunmadıkları takdirde, o yerde daimi memur ya da müstahdemlerden birine, bu kişilerin de bulunmaması halinde aynı konutta oturan kişilere veya hizmetçilerden birine tebligat yapılabilecektir.
Vekil vasıtası ile takip edilen işlerde, kural olarak tebligatların vekile yapılması gerekmektedir. Çünkü tebligatın muhatabı artık asil değil vekildir. Asile yapılan tebligat bu açıdan geçerli sayılmamaktadır. Kişinin birden çok vekili olması halinde, vekillerden birine yapılan tebligat geçerli sayılacaktır. Eğer tebligat birden çok vekile yapılmış ise, bunlardan ilkine yapılan tebligat tarihi asıl tebliğ tarihi olarak değerlendirilecektir. Bu kural yanında kanunlar ile bazı durumlarda (isticvap veya yemin gibi) tebligatın mutlaka asile yapılması emrediliyorsa, tebligat mümessile veya vekile değil bizzat asile yapılmalıdır.
Ödeme ve icra emirleri, temsil ettikleri kurumun işlemlerine ilişkin olmak koşulu ile ticari temsilcilere ve tüccar memurlarına usulüne uygun olarak tebliğ edilebilir.
İflas halinde tebligat, iflas masası memuruna, resmi tasfiyede ise tasfiye memurlarına yapılmalıdır.
Taksim edilmiş tereke hakkında tebligat, tereke temsilcisi atanmış ise ona, atanmamış ise mirasçılara yapılmaktadır.
Erat dışındaki askeri şahıslara yapılacak tebligatlar bizzat kişilere yapılmalıdır. Bu durumlarda nöbetçi amir veya nöbetçi subay tarafından muhatap derhal bulunmalıdır. Muhatabın derhal bulunmaması veya tebliğden imtina etmesi durumunda tebliğin muhatap yerine istisnaen nöbetçi amire veya nöbetçi subaya yapılabilmesi kabul edilmiştir.
Sefer halinde olan birlik veya müesseseye mensup askeri şahıslara tebligat, bağlı oldukları Kara, Deniz veya Hava Kuvvetleri Komutanlığı vasıtası ile yapılmaktadır.
Tebliğ yapılacak şahıs otel, hastane, fabrika ve mektep gibi içine serbestçe girilemeyen veya aranan kişinin kolayca bulunması mümkün olmayan bir yerde ise de kural tebligatın bizzat şahsa yapılmasıdır . Böyle bir durumda o yeri idare eden kişi tarafından muhatap derhal bulundurulamaz veya bulunan muhatap tebliğden imtina ederse ancak o zaman muhatap yerine o yeri idare eden veya muhatabın bulunduğu kısım amirine tebligat yapılabilecektir.
Tutuklu ve mahkûmlara tebligat, bunların bulundukları müessese müdürü veya memuru vasıtası ile yapılmaktadır.
Muhatabın geçici olarak başka bir yere gitmesi halinde, tebligat Tebligat Kanunu M. 20 gereğince yapılmaktadır. Buna göre, 13, 14, 16, 17 ve 18 inci maddelerde yazılı şahıslar, kendisine tebliğ yapılacak kimsenin muvakkaten başka yere gittiğini belirtirlerse; keyfiyet ve beyanda bulunanın adı ve soyadı tebliğ mazbatasına yazılarak altı beyan yapan tarafından imzalanır ve tebliğ memuru tebliğ evrakını bu kişilere verir. Bu kişiler tebliğ evrakını kabule mecburdurlar. Kendisine tebliğ yapılacak kimsenin muvakkaten başka bir yere gittiğini belirten kimse, beyanını imzadan imtina ederse, tebliğ eden bu beyanı şerh ve imza eder. Bu durumda ve tebliğ evrakının kabulden çekinme halinde tebligat, 21 inci maddeye göre yapılır. Bu maddeye göre yapılacak tebligatlarda tebliğ, tebliğ evrakının 13, 14, 16, 17 ve 18 inci maddelerde yazılı kişilere verildiği tarihte veya ihbarname kapıya yapıştırılmışsa bu tarihten itibaren on beş gün sonra yapılmış sayılır.
Borçlu kendisine yasal temsilci ataması gereken kimselerden ise ve henüz yasal temsilci atanmamış ise, icra memuru kısa zamanda temsilci atanmasını, ait olduğu makamdan sulh hukuk mahkemesinden- istemelidir. Şayet tebligat yasal temsilciye yapılmaz ise tebligat şikâyet yoluna başvurulması sonucunda iptal edilebilir. Vesayet altındaki kişiler ancak sulh mahkemesi izniyle bir meslek ya da sanatla meşgul olabileceklerinden, bu meslek veya sanatlarına ilişkin faaliyetlerinden doğan borçlar için yapılan takiplerde tebligatın kendilerine yapılması gerekecektir.
Tüzel kişilere ve ticarethanelere tebligat salahiyetli mümessillerine bunlar birden fazla ise yalnız birine yapılır.
Tebligat Kanunu m.22 muhatap yerine kendisine tebligat yapılacak kişinin görünüş olarak 18 yaşından aşağı olmaması ve bariz surette ehliyetsiz olmaması lazımdır demiştir. Akıl hastalığı, akıl zayıflığı veya diğer bir hastalık sağırlık, körlük ve dilsizlik gibi sebeplerden biri ile kendisiyle anlaşma imkânı olmayan kimse ehliyetsiz sayılmaktadır.
Tebligat alacak kişinin hasım olması, tebliğ imkânsızlığı ve tebligatı almaktan kaçınma hallerinde tebligat yapılamamış sayılmaktadır.
2. USULSÜZ TEBLİGAT
Moroğlu ve Muşula göre kazai tebligat; bir dava ile ilgili işlemleri o dava ile ilgili kişilere kanuna uygun biçimde yazılı olarak bildirmek ve bu şekilde tebligatın yapıldığını belgelendirmek işlemi şeklinde tanımlanmıştır. Muhataba tebligat yapılırken kanun ve tüzükte belirtilen usule uyulması zorunludur. Aksi halde yapılan tebligat usulsüz olacaktır. Kısaca tebligat, tebligat yapılabilecek şahıslara yapılmalı ve tebliğ mazbatası kanunun öngördüğü şekilde düzenlenmelidir.
Usulsüz tebligata rağmen, muhatap bunu öğrenmişse, tebliğ geçerli sayılacak ve muhatabın belirttiği tarih tebliğ tarihi olarak kabul edilecektir. Tebligat evrakı üzerine yapılması gereken işlemlerin tabi olduğu süreler de muhatabın usulsüz tebligatı öğrendiğini beyan ettiği tarihten itibaren işlemeye başlayacaktır. Ancak yapılan usulsüz tebliğ işleminin muhatabın öğrenmesi ile geçerli hale gelmesi için ilk olarak ortada bir tebliğ işlemi mevcut olmalı ve bu işlemin usulsüz olarak yapılmış olması gerekmektedir.
Tebligatın usulsüz olduğunun her türlü delille ispatı mümkündür. Bu konuda bilirkişi incelemesi yapılması, tanık dinletilmesi veya PTT müdürlüğündeki tebligatla ilgili belge ve kayıtlar hakkında bilirkişi incelemesi yapılması mümkündür. 12. HD 24.04.2002 tarihli kararında tetkik merciinin tebligatın usulsüz olduğunu bu konuda ilgililer tarafından usulüne göre süresi içinde yapılmış bir şikâyet bulunmadıkça kendiliğinden gözetilemeyeceği hususunu hüküm altına almıştır ( 2002/7291 E. 2002/8355 K.).
Usulsüz tebliği muhatabın öğrendiği kendisinin açık beyanı ile ortaya çıkabileceği gibi böyle bir beyanda bulunmasa bile tebliği öğrendiğini ortaya koyan bir takım işlemlere girişmesi üzerine de tebliğin geçerli hale geldiği kabul edilmektedir. Bu doğrultuda usulsüz tebliği öğrendiğini gösteren davranışlarda bulunan kimse m.32 hükmü icabı artık tebliğ öğrenmediğini ileri süremeyecektir. Yargıtay bazı kararlarında kimsenin tebliği öğrenmediğini ileri sürmesinin objektif iyi niyet kuralları ile bağdaşmayacağı gerekçesi ile himaye etmeyeceğini ifade etmektedir.
Muhatap usulsüz tebliğ üzerine, tebliği öğrendiğini gösteren bir takım işlemlere girişmiş olmasına rağmen, tebliği öğrenme tarihi olarak bu işlemin tarihini değil de daha sonraki bir tarihi gösteriyorsa, bu durumda Yargıtay muhatabın öğrendiğini beyan ettiği tarihi değil, davranışları ile öğrendiğini ortaya koyduğu önceki tarihi usulsüz tebliği öğrenme tarihi olarak kabul etmektedir. Bu yöndeki kararlar objektif iyi niyet kuralları ile bağdaşmaktadır.
Tebligat Tüzüğünün 51 maddesi gereğince, usulsüz tebliği muhatabın öğrendiğini beyan ettiği tarih, tebliğ tarihi olarak kabul edilecektir. Muhatabın usulsüz tebliği öğrenme tarihi bizzat kendi beyanı ile sabit olmalıdır. Bu hususta başka bir kimse tarafından usulsüz tebliği muhatabın öğrenmiş olduğunun iddia ve ispat edilmesinin mümkün olmadığı gibi, muhatabın öğrendiğini bildirdiği tarihin aksinin de iddia ve ispat edilmesi mümkün değildir .
Yapılan tebliğin usulsüz olduğu iddiası, tebliğ evrakında gösterilen işleme karşı hangi makama gidilebilecekse o makam tarafından incelenecektir. Uyara göre tebligatı çıkaran icra organının tebligatın usulüne uygun olup olmadığını inceleyebilmesi ve tebligatın usulüne uygun olarak yapılmamış olduğunu saptaması halinde ilgiliye yeniden tebligat yapılmasına karar vermesi gerekmektedir. Ancak yüksek mahkeme aksi görüşte olup usulsüz tebligat halinde mutlaka icra mahkemesine başvurularak tebliğ tarihinin ilgilinin öğrendiği tarih olarak düzeltilmesi hususunda karar alınmasını istemektedir .
Tebligatın usulsüz olduğunu belirterek icra mahkemelerine şikâyette bulunan ilgilinin, bunu ileri sürmede güncel hukuki yararının bulunması gerekmektedir.
Usulsüz tebligat ile ilgili başvuru, icra mahkemesine gecikmiş itiraz şeklinde yapılmış olsa dahi, başvurunun hukuki niteliği hâkimce belirleneceğinden istemin şikâyet olarak algılanıp, şikâyet hükümlerine göre uyuşmazlığın çözümlenmesi gerekir.
Kaynaklar:
Tebligat Hukuku; Ejder Yılmaz- Çağlar; 1991
Tebligat Hukuku; Moroğlu Muşul; 1990
Talih Uyar; http://www.talihuyar.com
1. muhatap adına bekçiye yapılan tebligatın geçerli olacağı (12. HD. 26.05.2003T. 2003/9090 E. 2003/12033 K.).
2. Aynı çatı altında kaldığı belirtilmeden muhatabın ağabeyine yapılan tebligatın usulsüz sayılacağında dair kararda bu husus açıkça karara bağlanmıştır (12. HD. 24.11.1992 T. 1992/8081 E. 1992/14773 K.).
3. 12. HD 25.03.2003 T. 2003/3773 E. 2003/6336 K; 12. HD. 18.06.2002 T. 2002/11885 E. 2002/13074 K.
4. Borçlunun işyerinde daimi işçisi… İmzasına yapılan tebligatın Teb. K. M.17 sine uygun olacağı (12.HD. 25.9.1986 T. 1986/15259 E. 1986/9549 K.); İşyerinde muhatabın babasına yapılan tebligatın usulsüz sayılacağı (12.HD. 18.4.1994 T. 1994/4277 E. 1994/4827 K.)
5. Fabrikada tebliğin yapılmasını, o yeri idare eden veya muhatabın bulunduğu kısmın amirini sağlayacağı, doğrudan doğruya fabrika sekreterine tebligat yapılamayacağı (12.HD.9.12.1999 T. 1999/15868 E. 1999/16057 K.).
6. Hastane, mektep, talebe yurdu gibi yerlerde evrak memuruna yapılan tebligatın usulsüz sayılacağı (12. HD. 11.11.1993 T. 1993/13372 E. 1993/ 17636 K.).
7. Geçici olarak başka bir yere gitmekten maksat, muhatabın il, ilçe veya köy dışında bulunup, o gün dağıtım saatinden sonra eve dönecek olması durumudur. Dağıtım saatinde evde olmama, geçisi olarak başka bir yere gittiği şeklinde değerlendirilmemelidir.
8. usulsüz tebligat halinde muhatabın belirttiği tebligatı öğrenme tarihinin aksinin ancak yazılı belge ile kanıtlanabileceği (12. HD. 04.10.2002 T. 2002/18340 E. 2002/20222 K.).
9. ödeme emri, icra emri, tahiye emri vs. nin borçluya usulsüz olarak tebliğ edildiğinin anlaşılması halinde, tetkik merciince; ödeme emrinin veya takibin iptaline değil, tebliğ tarihinin borçlunun bildirdiği tarih olarak kabulüne şeklinde karar verilmesi gerekeceği (12. HD 22.04.2003 T. 2003/6412 E. 2003/9032K.).
10. borçlunun ödeme emri tebligatının usulsüz yapılmış olduğunu ileri sürerek ödeme emrinin tebliğ tarihinin düzeltilmesini istemekte hukuki yararının bulunduğunu (12. HD. 12.06.2003 T. 2003/ 11144 E. 2003/13817 K.).