Türk kanununda aile konutuna ait yasal bir tanım bulunmamaktadır. Doktrindeki aile konutu tanımı; “Eşlerin, evlilik birliğinin devamı sırasında ortak yaşamı sürdürmelerinin gerekli kıldığı “bir yerde ortak oturma ihtiyacının” giderilmesinde kullanmak üzere sürekli olarak seçtikleri, kısaca ailenin devamı olarak ikametine ayrılan, konut olarak kullanılmaya elverişli taşınır veya taşınmaz yer” şeklindedir. Aile konutu evlilik birliğini, çocukların varlığını (aile bağlarını) ve dolayısıyla kamusal menfaati koruyan bir hükümdür. Türk Medeni Kanunu’nun 194, 240, 254, 279 ve 652 inci maddelerinde aile konutundan bahsedilmiştir. TMK 194 maddede “Eşlerden biri diğer eşin açık rızası bulunmadıkça aile konutu ile ilgili kira sözleşmesini feshedemez, aile konutunu devredemez veya aile konutu üzerindeki hakları sınırlayamaz. Rızayı sağlayamayan veya haklı bir sebep olmadan kendisine rıza verilmeyen eş, hâkimin müdahalesini isteyebilir. Aile konutu olarak özgülenen taşınmaz malın maliki olmayan eş, tapu kütüğüne konutla ilgili gerekli şerhin verilmesini isteyebilir. Aile konutu eşlerden biri tarafından kira ile sağlanmışsa sözleşmenin tarafı olmayan eş, kiralayana yapacağı bildirimle sözleşmenin tarafı haline gelir ve bildirimde bulunan eş diğeri ile müteselsilen sorumlu olur” denilmiştir.
Konutun aile konutu olarak kabul edilmesi için eşlerin çocukları ile birlikte yaşamaları zorunlu değildir. Kanunda her ailenin bir aile konutunun olabileceği kabul edilmiştir. Yargıtay 2. Hukuk Dairesi’nin de belirttiği gibi “…yazlık ev, yayla evi, dağ evi gibi ikinci nitelikteki konutlar aile konutu olarak sayılmamaktadır.”(2003/3017 E, 2003/4352 K, 13.03.2003 T.). Aile konutu olan taşınmazın maliki olmayan eş, tapu kütüğüne konutla ilgili aile konutu şerhinin verilmesini talep edebilir. Aile konutu eşlerden ikisi adına paylı mülkiyet şeklinde olabileceği gibi eşlerden birinin tam mülkiyetinde ya da üçüncü kişinin paylı mülkiyetinde olabilir. Aile konutu eşler arasında paylı mülkiyet şeklinde kayıtlı ise aile konutu şerhinin tapu kütüğüne yazılmasına MK madde 233 gereği gerek bulunmamaktadır. Eş, konutun tamamına değil sadece bir hissesine sahipse ve ailenin burayı aile konutu olarak kullandıkları belgelenebiliyorsa, kimin hissesi üzerine şerh verildiği belirtilerek tapuda aile konutu şerhi işlenebilir. Eşler arasındaki mal rejimi ne olursa olsun aile konutunun devri ve bu konut üzerindeki hakların sınırlandırılması açıkça diğer eşin rızasına bağlanmıştır (Yargıtay 2. HD 22.03.2005 Tarih 2005/1615 E, 2005/4471 K). Yargıtay 2. HD’nin 2005/5403 E. ve 2005/10552 K. sayılı ve 04.07.2005 tarihli kararında aile konutunun satılmasının üçüncü kişilerin bu yerin aile konutu olarak kullanıldığını objektif olarak bilmelerine bağladığı görülmektedir. Aile konutu şerhinin tapu kütüğüne yazımı ve şerhin terkini için herhangi bir harç veya vergi alınmaz. Ancak istemde bulunan eşe isterse ve harcını öderse, şerhin tapuya işlendiğine dair resmi bir yazı verilebilir.
Aile konutu şerhinin terkini;
• Malik olmayan eşin talebi ile işlenmişse, malik olmayan eşin talebi ile
• İki eşin birlikte talebi ile işlenmiş ise, her ikisinin talebi ile
• Eşlerin birlikte malik olduğu hisseli bir taşınmazda şerh eşlerden birinin talebiyle işlenmiş ise şerhi işletenin talebi ile
• Malik olan eşin talebiyle şerh verilmiş ise, malik olmayan eşin de talep ve muvafakatiyle mümkündür.
Taşınmazın aile konutu niteliğini kaybetmesi ancak boşanma kararının kesinleşmesi ile mümkün olmaktadır. Yargıtay 2 HD’nin 05.11.2003 tarihli 2003/3071 E. ve 2003/4352 sayılı kararında belirttiği üzere ayrılık kararı verilmesi ya da birlikte yaşamaya ara verilmesi hallerinde aile konutu niteliği korunmaya devam edilecektir. Uzun süren mesleki seyahatler veya eğitim gibi geçici sebeplerle aile konutundan ayrılma 2 HD’ nin 26.05.2004 tarih 2004/5653 E. ve 2004/6811 sayılı kararında belirtildiği gibi konutun aile konutu niteliğini ortadan kaldırmamaktadır. TMK’ nın yürürlüğe girdiği 01.01.2002’den önce iktisap edilen aile konutlarında da TMK 194 üncü maddesi uygulama alanı bulacaktır (2 HD 2006/5715 E. 2006/13785 K 05.11.2003 T). Ancak 01.01.2002 tarihinden önce tamamlanan aile konutu devirleri veya aile konutu üzerindeki hak tesisleri bakımından TMK 194 uygulama alanı bulmamaktadır.
TMK 194’de yer alan sınırlamanın hukuki niteliği: Türk hukukunda hâkim öğreti ve Yargıtay uygulaması TMK 194 hükmünü tasarruf yetkisine sınırlama getiren bir hüküm olarak görmektedir. YHGK 26.10.2005 tarih 2005/12-676 E ve 2005/600 sayılı kararında “…Bu hüküm göstermektedir ki, aile konutu özel koruma ve öneme sahip kılınmış ve üzerindeki tasarruf yetkisi yasa ile sınırlandırılmıştır…” şeklindeki görüşü ile bunu açıkça belirtmiştir. Kısaca aile konutu üzerinde hak sahibi eşin, üçüncü kişi ile yapacağı ve eşe ait konut üzerinde sınırlama getirme borcu doğuran işlemleri geçerli olacak, ancak bu borcun ifasına yönelik yapılacak tasarruf işlemleri tüm geçerlilik şartlarını taşısa bile tasarruf yetkisindeki eksikler nedeni ile geçersiz olacaktır. Örneğin bir aile konutunun satımına ilişkin olarak tapuda yapılan satım sözleşmesi geçerli olurken, satıcı eşin tek taraflı tescil talebine bağlı olarak gerçekleşecek tescil, diğer eşin izninin olmamasına bağlı tasarruf yetkisi eksikliği nedeni ile mülkiyetin intikalini sağlamayacak, işlem tarafı (alıcı) adına yapılan tescil, yolsuz bir tescil oluşturacaktır. 2. HD 06.04.2004 tarihli 2004/1124E ve 2004/4388 sayılı kararında açıkça eşlerden birinin diğer eşin rızası olmadan aile konutu ile ilgili kira sözleşmesini feshedemeyeceğini, aile konutunu devredemeyeceğini ve aile konutu üzerindeki hakları sınırlayamayacağını belirtmiştir. İzin tamamlayıcı bir nitelik taşımaktadır ve bu nedenle önceden verilmiş soyut ve genel bir izin yeterli görülmemektedir. Kanunda izin herhangi bir geçerlilik şartına tabi tutulmadığından sözlü verilmesi de geçerlidir. Kanun izin yanında icazet verilmesini de kabul etmiştir. Bunun yanında işlem tarafı üçüncü kişi, belirsiz olan tasarruf yetkisinin giderilmesi için borçlandırıcı işlem aşamasında iznin verilmesini talep edebilir. Sonradan verilen iznin geçmişe etkili olarak sonuç doğuracaktır. Hak sahibi eş gerek borçlandırıcı işlem öncesinde gerekse sonrasında işlem konusu taşınmazın aile konutu niteliği konusunda üçüncü kişiyi bilgilendirmezse veya üçüncü kişiyi iznin varlığı veya verileceği konusunda aldatırsa ve sonradan izin verilmemesi sebebiyle 3. kişi bir zarara uğrarsa zararın tazmini için 3. kişi zararı malik eşten talep edebilir.
Hakimin hak sahibi eşi tek başına işlem yapmaya yetkili kılması: TMK 194’e göre aile konutu şerhinin konulması konusunda rızayı sağlayamayan veya haklı bir sebep olmadan kendisine rıza verilmeyen eş, hâkimin müdahalesini isteyebilmektedir. Bu düzenleme izne yetkili eşin izninin elde edilememesi ve izne yetkili eşin haklı sebep olmadan izin vermekten kaçınması gibi durumların ortaya çıkması sebebi ile getirilmiştir. İzne yetkili eşin izninin elde edilememesi eşlerden birisinden objektif nedenlerle izin elde edilemeyen durumlarda söz konusu olur (Hastalık, zihinsel özür). İzne yetkili eşin haklı sebep olmaksızın izin vermekten kaçınması durumunda, haklı sebebin bulunup bulunmadığı; amaçlanan işlemin icrasındaki menfaatin ailenin finansal durumu, diğer eşin ve genel olarak ailenin menfaatleri ile bir arada değerlendirilerek tespit edilir. Hâkim yapacağı inceleme sonucunda eşin yerine izin vermez, bilakis hak sahibi eşi tek başına hareket etme konusunda yetkili kılar. Eşin haklı bir neden olmadan izin vermekten kaçınması ile malvarlığında zarar doğmuş ise bu zarar gören işlem tarafı eş veya üçüncü kişi tarafından BK 41/2’ye göre talep edilebilmektedir.
___________________________________________________________
Kaynak:
Doç. Dr. Mustafa Alper GÜMÜŞ Teoride ve Uygulamada Evliliğin Genel Hükümleri Ve Mal Rejimi -İstanbul 2009
Mustafa Dural, Tufan Öğüz, Mustafa Alper Gümüş-Türk Özel Hukuku Cilt III Aile Hukuku İstanbul 2005
Hüseyin Hatemi, Rona Serozan- Aile Hukuku İstanbul 1993
Şükran Şıpka- TMK’ da Aile Konutu İle İlgili İşlemlerde Diğer Eşin Rızası İstanbul 2002